Haftanın başlıca konusu, doğal olarak, Türkiye’deki yerel seçim sonuçları. Ama yine de bunun iki istisnası var: TASS’ın NATO’nun 75’inci kuruluş yıldönümü vesilesiyle görüşlerine başvurduğu Rusya İktisat Üniversitesi’nden Andrey Koşkin ve Türkiye’nin batı ilişkileriyle ilgili EADaily’ye konuşan Vladimir Avatkov.
Tsargrad’daki yazıyı özellikle çevirdim. Bu yazı, Rusya’da medyada Türkiye’deki siyasi dinamikler hakkında muazzam öngörüsüzlüğü yansıtmakla kalmıyor; aynı zamanda pop siyaset bilimciler ile tarihçiler arasındaki nitelik farkını da az çok ortaya koyuyor: Tarihçiler yanlış siyasi sonuçlar çıkarsalar bile olaylara çok daha derinlemesine bakabiliyor, siyaset bilimciler ise derinlik şöyle dursun, sadece körü körüne siyasi angajmanlarına bağlı yorum yapıyorlar. Tsargrad’ın görüşlerine başvurduğu Obraztsov’dan başka Svobodnaya Pressa’ya konuşan Tarasov da ilk grupta. İlk bakışta siyaset bilimci sıfatı gereği, ikinci grubun Kremlin üzerinde daha etkili olduğu düşünülebilir; oysa gerçekte bunların gözlemleri Kremlin’in pragmatist nesnelliğiyle de örtüşmüyor.
‘NATO’nun hedefi post-Sovyet coğrafyasını BDT’den koparmak
Rusya İktisat Üniversitesi Siyaset Bilimi Kürsüsü Başkanı Andrey Koşkin, NATO’nun Moskova’ya azami zarar vermek için batıyla iş birliğine eğilimli ülkeleri Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan (BDT) koparmaya çalıştığını çünkü “Rusya ile mücadelenin” bugünkü ittifakın baş görevi haline geldiğini söyledi. Koşkin şöyle dedi:
“İttifakın post-Sovyet coğrafyasındaki eylemlerini, BDT içinde ilişkiler kurmayı değil de, AB içinde kolektif batıya yönelik başka bir gelişme vektörü bulmayı hedefleyen istikrarsız devletleri BDT’den koparma girişimi olarak niteliyorum. Yani NATO, bu coğrafyadan ayrılabilecek olanlarla aktif bir işbirliğini amaçlıyor.”
Koşkin, NATO’nun bu tür adımlarının öncelikle “Rusya’yı bölgeden dışarı atma” hedefiyle ilişkili olduğundan emin olduğunu belirtti:
“Yani Ermenistan ve Gürcistan’a ihtiyaçları olduğundan çok onların toprakları, Rusya’yla ilişkileri, Moskova’yla bağlı tarihi hafıza önem taşıyor. Yani bu, başlıca hedefe: Rusya’ya zarar verme hedefine ulaşmak için bir temel olarak kullanılıyor.” … (TASS, 4 Nisan)
‘Abilerle’ toplantı hazırlığı’
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçen pazartesi Rusyalı meslektaşı Sergey Lavrov ile telefon görüşmesi yaptı. Taraflar, Karadeniz’de seyrüsefer meselesini ve güvenliğini görüştüler. Hakan Fidan, 4 Nisan’da da Brüksel’de NATO dışişleri bakanları zirvesinde İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ile buluştu.
Rusya’nın önde gelen türkologlarından Vladimir Avatkov, geçen perşembe günü Telegram kanalında şöyle yazmıştı:
“Bu arada benzer meseleler de mülahaza edilmiş: Ukrayna’da çatışmam, Gazze ve savunma sanayisinde iş birliği. Bu bağlamda, Rusya ile temaslar gayet mantıklı görünüyor: Türkiye’nin bizim tutumumuzu kavraması ve genel olarak neyin nasıl olduğuna dair keşifte bulunması gerekiyordu. Tabiri caizse ‘abilerle’ toplantıya hazırlanmalı ve her şeyi rapor etmeli. … Türkler, başkanlık seçimlerinden ve şimdi de belediye seçimlerinden sonra batıyla iş birliğini belirgin şekilde güçlendirdi. NATO’ya, Batı’yla askeri-teknolojik iş birliğine, Türkiye’nin bağımsız bir unsur olarak önemine dair açıklamalar güya muhafazakarları tatmin etmek için yapılmıştı; oysa yerel seçim sonuçları Türkiye’de bunların pek de fazla olmadığını gösteriyor. Terazinin kefeleri yavaş yavaş yerine geliyor; batıyla dış siyaset bağları da güçleniyor ve silbaştan yapılıyor.”
Avatkov’a göre bu ortamda Ankara’nın Batı oryantasyonuna döneceği endişeleri de temelsiz görünmüyor:
“Soğuk savaşın kuzey Atlantik arkaizmi 75 yaşını doldurmuş olsa da hâlâ elinden bir şeyler geliyor. Bize karşı, yıkıcılık için yaratılmıştı; bu işlevini yerine getiriyor.” … (EADaily, 5 Nisan)
‘Öngörülemezlik ve güvenilmezlik’
Türkiye’de muhalefetteki CHP, ön verilere göre 35 şehirde yerel seçimleri kazandı. … Bu Erdoğan için ne anlama geliyor? Tsargrad siyasi yorumcusu Andrey Perla ve türkolog, Yüksek Ekonomi Okulu Asya ve Afrika Araştırmaları Merkezi kıdemli çalışanı, doçent Aleksey Obraztsov bu soruya cevap verdi.
Andrey Perla çok önemli bir noktaya değindi: Türkiye Cumhurbaşkanı’nın partisi her şeyi değil, sadece belediye seçimlerini kaybetti, o da medyanın göstermek istediği gibi bütün ülkede değil. Ama Erdoğan’ın partisinin İstanbul’da seçimleri kaybetmiş olması çok önemli:
“Bu, Türkiye’nin yekpare olmadığı, ekonomik güçlükler olduğu, seçmenlerin çok önemli bir kısmının ülkeyi Avrupa’ya, Batı’ya çekmeye devam edeceği anlamına geliyor. … Ciddi analistler, Erdoğa’nın şimdiki işinin Türk milletini birleştirmek olacağını ifade ediyorlar. Eğer, AB ve NATO ile ittifak yolundan keskin bir dönüş şeklinde yapılamazsa, Türkiye’nin zafer kazanabileceğini göstererek de yapılabilir.”
Bu bağlamda Yakındoğu’da, Suriye ve Irak topraklarında Türkiye’nin askeri harekatları bekleniyor. Türkiye’nin İsrail karşıtı siyaseti güçlendirmesi ve böylelikle Müslüman ülkelerin çoğunluğundan destek kazanması da mümkün. …
Aleksey Obraztsov ise Türkiye’deki bir bölük siyasetçiyle Cumhurbaşkanı arasındaki cepheleşmenin, Rusya aşkına bir rekabet olmadığı olgusuna dikkat çekiyor. Dolayısıyla bu anlamda Türkiye’nin dış siyaset çizgisinde radikal bir değişiklik beklememek gerek. …
Obraztsov’a göre Erdoğan’ın partisinin belediye seçimlerinde kaybetmesinin başlıca nedeni, öncelikle büyük şehirleri vuran korkunç enflasyon. … Bu, Türkiye’nin mevcut yönetiminin ekonomi alanındaki yanlış hesabı. Ama Erdoğan’ın partisinde siyasi yanlış hesaplar da var. Obraztsov, Erdoğan’ın muhtelif güçler arasında manevra tarzını kastediyor.
‘Bu siyaset kendini tüketti. …’
Obraztsov’a göre bu durum Erdoğan’dan kimse hoşlanmadığı için ortaya çıkmış değil; bunun nedeni Erdoğan’ın son derece öngörülemez ve son derece güvenilmez oluşu. …
“Rusya başkanı ne demişti? Biden’ı beğeniyoruz, evet biraz aptallık var ama öngörülebilir. Erdoğan’ın ise öngörülebilirliği yetersiz; genel olarak Türkiye’nin dış siyaset çizgisinin de öngörülebilirliği yetersiz.” … (Tsargrad, 1 Nisan)
‘Yarın seçim olsa İmamoğlu’
Siyaset bilimci ve Türkiye uzmanı İvan Starodubtsev, 1 Nisan’da İzvestiya’ya verdiği mülakatta gelecekteki cumhurbaşkanlığı için muhalefetin en çok tercih edilir adayının İstanbul’da belediye seçimlerinde zafer kazanan Ekrem İmamoğlu olduğunu ancak seçimlere kadar durumun kökten değişebileceğini söyledi:
“İmamoğlu bugün muhalefet için en çok tercih edilen aday. Eğer yarın seçim olsa sadece adaylık değil, kazanmak için de şanslı olurdu. Ama siyaset kurnazlık işidir. Dört yılda pek çok şey olabilir. Reytingini kaybedebilir. Türkiye’nin siyasi arenasında tamamen yeni oyuncular çıkabilir. Şu ana kadar iktidar partisinden hiç kimse çıkmadı; eninde sonunda çıkmak zorunda. Ve bu çıkacak olan kişi de, prensip olarak İmamoğlu’na meydan okuyabilir. Şu anki durumu içinde İmamoğlu tabii ki Erdoğan rejimiyle bile yarışabilir. Ama seçimler bugün değil, dört yıl sonra.” (İzvestiya, 1 Nisan)
‘Erdoğan satranç partisini kaybetti’
Şarkiyatçı Stanislav Tarasov’a göre “satranç partisini” kaybeden kesinlikle Erdoğan:
“En ilginci, daha önce kaybettiği İstanbul’da ve büyük şehirlerde rövanşı almaya, kazanmaya çalışması, ama o pozisyona dönmeyi başaramaması. … Parlamento hâlâ Erdoğan’ın AK Parti’siyle müttefiki, milliyetçi MHP’nin elinde. Yalnızca belediyeler muhalefetin kontrolüne geçti. Ama neleri aldılar: Yollar, tuvaletler, toplu konutlar, iletişim, ulaştırma, gıda yardımları, çevre ve daha pek çok şey. … Bu, mevcut iktidar için alarm sinyali, ama felaket değil. Erdoğan itibarını bile kurtardı; Batı’nın onu otoriterizmle suçlamasının artık anlamı yok. Erdoğan, kendisini sadece Batı kampında görüyor. Doğuda değil. Daha doğrusu, Batı’nın kaynaklarını kendi menfaatlerine kullanırken doğuyu da (Rusya, Arap ülkeleri, Çin) dengelemeye çalışıyor; keza bu ülkeleri kendi problemlerinin çözümü için kullanıyor. Arap ülkelerinden yardım da alıyor, mesela Katar’dan Umman’dan. Suriye siyaseti ise çöktü; bu kapandan nasıl çıkacağını bilmiyor. Suriye Arap ülkesi, Türkler de Arapların problemlerine burunlarını sokmuş oldu. Oradan çıkmaları çok daha iyiydi. Moskova, Esad’la Erdoğan’ı barıştırmayı birçok defa önerdi. Araplar ve İran da bunu öneriyor. Belediye seçimlerinden sonra bu süreç hızlanacaktır. …
İktidarı kime devredeceğini düşünüyor. … Yani, Erdoğan gölgeye çekileren varisini öne sürmeyi deneyebilir. Bunun akrabalarından biri, mesela adı donlarla anılan girişimci mühendis Selçuk Bayraktar olması ihtimali az. Erdoğan iktidarı… kendisine şahsen sadık birine devredebilir. Bu, mesela eski istihbarat şefi Hakan Fidan olabilir. … (Svobodnaya Pressa, 1 Nisan)